Sunday, 28 March 2010

Farkındalıklarımız arttıkça ,bizlerde buna bağlı bir değişim gösterdiğimizde ve içinde yaşadığımız gezegen,hayat her ne ise  hala aynı seyrinde devam ediyorsa hapı yutmuş mu oluyoruz? Nasılsın ,neyin var diye sorulduğunda anlatmaya başlıyorsak ama aslında anlatamıyorsak ve içten içe de korkuyorsak ya beni anlamazlar diye ?Kendine bile itiraf etmekte zorlandığın o bastırılmış hislerini bilinçaltının daha da altlarına hapsedip bir daha hiç çıkmamasına engel mi oluyoruz ?
Hayallerimizin peşinden koşmamanın verdiği o acı pişmanlıkmı acaba sebep ya da artık daha fazla kabına sığmakta güçlük çekmek ? Kabı daha da genişletmek mi yoksa onun içinden çıkmaya çalışmak mı gerek ?

Saturday, 27 March 2010

hadi biraz jazz..

Su anda evde ya da odanda yalnızsan,cayın,kahvende yanındaysa hadi ayarla frekansını şuna al eline kitabını da,perdeleri de aç ,huzur bul azıcık ...

Tuesday, 23 March 2010

Yok gitmedim biyerlere buralardayım .Internetimde var ,yaşıyorum da ! Sadece son zamanlarda üst üste gelen şeylerden dolayı canım sıkıldı .Bilgisayarı açıp sonrada kapatmakla geçiyo son günler.
Yavaş yavaş keyfim de yerine geliyo ,yakında daha da toparlamış olucam herşeyi
Nedense hatırlatmak istedim kendime burda olduğumu ...

Thursday, 18 March 2010

ben çok özleyeceğim seni mavi gözlü adam...

Her oğul babası tarafından takdir edilmek ister...
Ve her baba en az bir kez oğlunun kahramanıdır...
Bu kitap,oğluyla hep gurur duyan ,kahramanlığa bir kez değil,
bir ömür boyu layık olan bir babaya ithaf edilmiştir.

Babama...

Bu satırlar son zamanlarda herkesin duydugu ve bircoklarımızın da okuduğu Kayıp Gül kitabından..Uzun zamandan beri elime alamamıştım,hep bir ve birden fazla nedenim vardı okuyamamın.Ptesi aksamı elime aldım kitabı sonunda ve kitabın ilk satırlarındaki bu cümleler beni çok etkilemişti.Hemen babamı ve hastanede olan dedemi düşündüm ,onlarınki de böyle bir ilişki idi çünkü.Hatta babam o gece dedemi ziyarete gitmişti ve bende o gelir gelmez kitabı okumasını tavsiye edecektim ama olamadı.Cünkü ben mavi gözlü dedemi salı sabahı kaybettim.O mütevazi,aydın görüşlü,sakin,sağlıklı,kalbi tertemiz dedem bizlere elveda dedi hiç beklemediğimiz bir anda.Gidişi bile öyle sessiz olduki yine kimseyi üzmeden,çekine çekine gitti belkide.Öyle güzel hatıralar bıraktın ki bende mavişim o güzel gülüşün gözlerimin önünden gitmiyor,hep aklıma en son seni hastanede ziyarete geldiğimde başını okşayışım geliyor ,nasılda utanarak gülümsemiştin bana,işte bende kalan son görüntün o .Bende seni hep gülümseyerek hatırlayacağım.
Sana kızmadım da haber vermeden gitmene ,sende haklısın artık anneni çok özlemiştin çünkü,hep ondan bahsettin ya bize son zamanlarında .Ne mutlu sana ki kavustun annecigine şimdi ve umarım çok mutlusunuzdur anne oğul ...
Ben seni çok özleyeceğim dedem ...Koltuğun hala daha sımsıcak ,oturamıyorum oraya.Ama merakta etme bizi ,yavaş yavaş toparlanıyoruz ,gömleklerinde hala istediğin gibi dolapta ütülü duruyor ...

Mekanın cennet olsun mavi gözlüm , seni unutmayacağım...

Tuesday, 9 March 2010

i think i fall in love with cute strangers everyday .On the bus,on the street,at a cafe.Maybe because i watch so many romantic movies :)

Monday, 8 March 2010

kepekmiiii !!!! Hayırrrrrrrrrrrrr!!!!!

Kepeklendim ,ya da bitlendim bilemiyorum kafam kaşınıyo.Pişman oldum tırnaklarımı kestiğime ,halbuki ne çok işe yararlardı şimdi kaşımak için.
Dedem için hastanede refakatçi kaldığım günlerden beri kafamda cok çılgın şeyler oluyo.Acaba saç boyasındanmıdır diye düşündüm ki oda olabilirmiş.
Sabah evde çıkmadan önce üzerimdeki siyah elbisem bembeyaz olmuştu.Evet feci kepeklenme problemim var :(
Ne kadar işe yarar bilmiyorum ama kepeklenmeyi önleyici şifalı bitki önerilerini buldum bugun internette ..
Şöyledir ki,

*10 bardak suya 1 avuc cınar yapragı konur.10 dk kaynatılır.Bu su ile saç dipleri yıkanr
*Kekik yağı ile başa masaj yapılır.
*Labada yaprakları kaynatılır ve sıkılır elde edilen su ile baş yıkanır.
*Sirke başa sürülürse kepeklenmeyi önler.(biraz önce yaptım)

kadehimi ...

kaldırıorum !!

30'a 2 kala

Şunun şurasında 30'uma 2 sene kala ya da bazılarına göre daha varsa (ühühüüüü :(  ühhhüüü ) şöyle bir yapılması gereken liste yaptım.Eklemeler yapmakta serbestsiniz.
Ben valla bir kaçını yaptım bile :)


*En az 1 dil öğrenilmeli
*Yurtdışı deneyimini yaşamalı.
* En az bir kez manyak gibi sarhoş olup ayıkken asla yapmayacağınız şeyler yapın ama ertesi sabah pişman olmayın
*Sigarayı bırakın
*En az 1 kez tekme yiyin 1 kerede tekme atın
*Yalnız yaşamayı deneyin
*Evlenen ,çocuğu olan arkadaşlarınızı arayın,sonra kıskandığınızı düşünmesinler.
*Hayatınızda en az 3 tane muhteşem bayan arkadaşlarınız olsun.
*En azından 1 kerede olsa acayip pahalı bir ayakkabı satın alın .
*Spor yapın
*Alındaki ya da göz çevresinde oluşan kırışıklara müdahale edin ,korkmayın botokstan :)
*1 yemeği çok iyi yapmayı öğrenin,herkes o yemeği sizin elinizden yemeyi tercih etsin
* Blog oluşturun kendinize ,çamurdan olsun sizin olsun :)

Nasıl ama liste ?
Bugün gazetede gördüm aşağıdaki yazıyı.Gülben Ergen bir köşe yazarına göndermis aşağıdaki mektubu ,sizde bir göz atın bakalım.
Bence çok güzel bir proje.İşte böyle kadınların olduğunu bilmek güzel ve böyle mutluluk verici haberler almakta mutluluk verici bence.


GÜLBEN ERGEN’DEN MEKTUP VAR !




Çocuklar Gülsün Diye bir kampanya bu, bir yardım kampanyası…Vakıf değil, dernek değil, hatta platform bile değil… Ne olduğu değil de ne yaptığı önemli bence…



Biz üç kişiyiz. Feride Edige, Elvan Oktar ve ben. Biz üç kelimeyiz.



Biz, iyi yürekli insanları bir araya getirip çoğalmayı ve çocukların okul öncesi eğitiminin altını çizmeyi hedefledik. Yüreğe dokunan sevinçleri çok uzaklara götürmeyi istedik. Aylarca araştırdık neler yapabileceğimizi, neler yapamayacağımızı öğrendik. Kanunları öğrendik.. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı, Milli Eğitim Okul Öncesi Müdürlüğü’nden bilgiler ve onaylar aldık.



Ve yola çıktık…



Hedefimiz 0-6 yaş arası çocuklara hak ettikleri mutluluğu vermek…



Köylerde,ilçelerde, ihtiyacı olan her yerde ana sınıfları yapmak…



Yapacağımız ana sınıflarının içine oyuncak, giyim, müzik, kitaplar, zeka geliştirici malzemeler, her türlü rengi katmak, götürmek…



Evlerinden okullarına giderken yürüdükleri o uzun yolları alacağımız servis araçları ile kısaltmak, neşeli kılmak…



İlk şehirlerimiz belirlendi.



1.000.000 TL toplarsak hedefimiz,

Trabzon, Erzurum, Mardin, Tokat, Hatay.. 5 ana sınıfı yaptırmak ve servis araçlarını almak. Şeffaf, denetlenen bir kampanyayız biz. Bundan gurur duyuyoruz. Bu 5 ana sınıfı yetmeyecek, yenileri gelecek.Binlerce, hatta yüz binlerce çocuğumuz okul öncesi eğitimden mahrum, gelişimine katkısı olmayan çok ama çok zor şartlarda büyümekte. Ben bunu Mardin’in Bilge Köyü okullarını, öğrencilerini ziyaretimde gördüm.



Onları hiç unutmadım…



Kendime söz verdim kısa vadeli, anlık sevinçler yetmedi bana… Şimdi verdiğim sözü tutuyorum. İki sağlam dostum da yanımdalar, bana güven ve sonsuz birikimlerini, tecrübelerini, çevrelerini ve en önemlisi kalplerini veriyorlar.



Şimdi sahip olduğum tüm olanakları kullanma zamanı…



Niye?



Çocuklar Gülsün Diye...



Gülben Ergen



Hesap Adı : Çocuklar Gülsün Diye

Banka : Garanti Bankası

Şube Kodu : 395

TL Hesap No: TR97 0006 2000 3950 0006 2111 11

Euro Hesap No: TR54 0006 2000 3950 0009 0111 11

Dolar Hesap No: TR27 0006 2000 3950 0009 0111 12

Yurtdışı Gönderileri İçin Swift Kodu : T.G.B.A.T.R.İ.S.395

Bütün kadınlar özeldir ,güçlüdür

Daha geç olmadan günün anlam ve önemini belirten yazımı yazmadan geçemicem.Dünyadaki tüm kadınların günü kutlu olsun .
Böyle anlamlı bir günde Oscar ödüllerini kadın bir yönetmenin almış olması beni daha da mutlu etti.
Artık biz kadınlarda her işte "bizde varız "diyebiliriz,bizde ödül alabiliriz,meclise girebiliriz,başbakan olabiliriz,ralli yarışçısı olabiliriz,yazar olabiliriz ve yüzbinler satar  kitaplarımız..Tüm bu örnekler çoğalsın ,gösterelim gücümüzü dünyaya.Artık dayak yiyen kadın değil,hakkını savunabilen ,kükremesini bilen kadınlar çıksın ortaya ve erkeksiz de gayet her işin altından kalkabileceğimizi gösterelim.
Hadi bayanlar bir adım öne çıkalım lütfen

Friday, 5 March 2010

herkes uyurken

Yazamamamın haklı sebepleri var son zamanlarda . Benim güzel dedem evde düşüp kalçasını kırınca bu hafta hastanede onunla ilgilenmekte ailenin biz gençlerine düştü.Birkac gundur işten çıkar çıkmaz hastane yollarına düşüp gece yarısı gelip sabah erkenden işe gitmekten azıcık yorgun düştüm evet kabul ediyorum ama asıl en önemlisi algılarım açıldı,farkındalığım arttı,şükran duygularım coştu..Acil servis bölümüne gelen o insanları görünce inanın kendi hastanızı bile unutuyorsunuz.2 yaşında vücuduna kaynar su dökülmüş bebekmi,kalp krizi geçirenmi,kocasından dayak yiye hastane kapısına ulaşabilen heryeri dağılmış kadınmı istersiniz,bağırsak kanseri hastasımı dersiniz...daha neler neler..İşte bunların hepsi ben,sen ,o bizler uyurken oluyor hastanelerde biliyormusunuz? Hele dün gece bir olay vardı ki boğazıma koca bir taş düğümlendi sanki ,boğulucam sandım.Bir baba damadı tarafından silahla vuruluyor ve daha hastaneye yetiştirilemeden yolda can veriyor.Şimdi sizlere ölen adamın yakınlarının feryatlarını,ağıtlarını,çığlıklarını ,krizlerini anlatamamki ,mümkün değil .Dün geceden beri üstü başı kan olmuş babasını kaybetmiş o kızcağızın görüntüsü bir an olsun aklımdan çıkmıyor,çıkamıyor.
Şimdi evet karamsar karamsar geçmiş karşınıza anlatıyorum bunları ama inanın bunları paylaşmamak elde değil.O kadar minnettarımki yaşadığım hayata ,sizde olun .Çünkü inanın, hani bazen kafamıza  saçma sapan şeyleri takarız ya,hepsi BOŞmuş ,hiçbir anlamda ifade etmiyormuş onlar onu öğrendim ben bu hafta...
Birazdan yorgun gözlerimi dinlendirmek için yatağın içine gireceğim ama aynı dakikalarda kimbilir hastanede bıraktığım diğer insanlar ne yapacak..
Şeyda
"Üzgün"

Monday, 1 March 2010

Yalnız elin yankısı çıkmaz ,öbür elin olmadıkça ,iki elin birbirine vurmadıkça ses çıkmaz ...


Mevlana ,